Letters to Juliet, Amanda Seyfried, Christopher Egan ve Vanessa Redgrave‘in başrolünü paylaştığı 2010 yapımı romantik film.
Evlilik öncesi iş koşuşturması arasında bulabildikleri tek fırsatta nişanlısı Victor (Gael García Bernal) ile İtalya’ya ön balayına giden Sophie (Amanda Seyfried) burada Juliet‘in balkonunun altına, aşk acılarını anlatan ve Juliet‘ten yardım isteyen mektuplar bırakıldığını görür. Sonrasında mektupları toplamaya gelen kadını takip eden Sophie, tüm bu mektuplara cevap yazan ve kendilerine Juliet’in Sekreterleri (Juliet’s Secretary) adını veren kadınlarla tanışır. Buraya geri döneceğiz çünkü gerçekten varlar.
Kendisi de yazar olmak isteyen Sophie fırsatı kaçırmaz ve 50 yıl önce yazılmış bir mektubu şans eseri bulur ve cevabı hak ettiğini düşünür. Yazdığı cevabın ardından mektubun sahibi Claire (Vanessa Redgrave) ve torunu Charlie (Christopher Egan) İngiltere’den gelirler ve Claire henüz çocukken ayrılmak zorunda kaldığı Lorenzo‘yu (Franco Nero) bulmakta kararlıdır.
Kendi dünyasında takılan nişanlısı Victor tarafından yalnız bırakılan Sophie, buradan güzel hikaye çıkar acaba ne olacak diyerek Claire ve torunu Charlie‘ye katılarak Lorenzo‘nun yaşadığını düşündükleri belli bir bölgedeki tüm Lorenzo Bartolinileri tek tek ziyaret etmeye başlarlar.
Letters to Juliet, yer yer oldukça komik sahneler barındıran –Lorenzo Bartolini İtalya’da sıkça rastlanılan bir isimmiş.- klişelerle dolu, mutlu sonla biteceğini bildiğiniz romantik bir film.
Letters to Juliet‘i ilgi çekici kılan bir kaç nokta var. Bunlardan ilki az önce bahsettiğim Juliet’in Sekreterleri. Bugünkü adları The Juliet Club (Club di Giulietta). 1930’lu yıllarda Juliet’in mezarının koruyucusu Ettore Solimani, mektuplara tek tek el yazısı ile cevap vermeye başlar ve böylelikle ilk Juliet’in sekreteri kendisi olur. Daha sonrasında Juliet Club adını alıyorlar ve aşk mektuplarına cevap vermeye devam ediyorlar. Tabi bana kalırsa teknoloji geliştikçe işin romantik kısmı kaybolmuş. Öyle ki mail bile gönderebiliyorsunuz. Ayrıca isterseniz sizde Juliet’in sekreterlerinden biri olup insanlara aşk hakkında bir kaç söz edebilirsiniz. Merak ederseniz Juliet Club hakkında daha fazla detaya sitelerinden göz atabilirsiniz.
Bir diğer ilgi çekici nokta ise biraz magazinsel ancak, bir birini 50 yıl aradan sonra bulan Claire ve Lorenzo‘yu canlandıran Vanessa Redgrave ve Franco Nero‘nun benzer bir hikayelerinin olması. Tabi ki birbirlerin habersiz yıllar geçirmiyorlar ancak 1967 yılında Camelot filminin çekimlerinde tanışan Vanessa Redgrave ve Franco Nero kısa süren bir birliktelikle birlikte bir çocuk sahibi olurlar. Yıllar boyunca dostluklarını sürdüren Vanessa Redgrave ve Franco Nero, 2006 yılında dostlarının katıldığı ufak bir davet ile birlikteliklerini duyurmuşlar. Onların hikayesini merak edenleri de şöyle (People: Vanessa Redgrave and Franco Nero: Lost & Found: A Love Story) alabiliriz.
Eğer biliyorsanız -ki izlemeden önce okuduysanız, artık biliyorsunuz- bu iki unsur filmi biraz daha inandırıcı kılıyor ve gerçek aşkın ölümsüzlüğüne, er yada geç onu bulacağına seyirciyi inandırıyor. Birazda sizin inanmak istemeniz gerekiyor aslında. Letters to Juliet, türünün en iyilerinden değil. Ancak muhteşem İtalya manzaraları eşliğinde hafif, güzel zaman geçirmelik bir yapım. İzlemezseniz bir şey kaçırmayacağınız ancak izleyebileceğiniz bir film Letters to Juliet.