Harlan Coben‘in aynı adlı romanından uyarlanan The Stranger‘da gerçeklerin ortaya çıkmasının ne kadar yıkıcı olabileceğine tanık olduğumuz bir dizi.
Haftalık Netflix rehberini hazırlarken The Stranger ile karşılaşınca açıkçası çok bir beklentiye girmemiştim. Ancak daha ilk bölümden The Stranger‘a karşı olan tüm düşüncem değişti.
Bir yabancı size yaklaşıp aileniz, arkadaşlarınız, sevdikleriniz hakkında, onların sizden sakladığı sırları, gerçekleri yüzünüze vursa ne yapardınız? Yazı boyunca bu soru aklınızda dursun bir yandan da dizimize dönelim.
Ormanlık alanda parti yapan gençler ve ardında ormanda çıplak olarak birinden, bir şeyden kaçan bir genç ile başlayan ve ne alaka dediğimiz bir açılış sahnesinin ardından 12 saat önceye dönüyoruz. Adam Price (Richard Armitage) ve iki oğlunu arabada mutlu mesut şarkı söyleyip eğlenirken görüyoruz. Oğlunu babaların çocuklarına karşı oynadıkları bir futbol maçına götüren Adam, bir seminerde olan öğretmen eşi Corrine (Dervla Kirwan) ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından bir yabancı (Hannah John-Kamen) Adam’a yaklaşır ve Adam‘a eşinin üçüncü çocuklarına gerçekten hamile kalmadığını ve düşük yapmadığını söyler. Hatta bir de çocuklarına DNA testi bile yapmasını söyler. Bak şimdi, biri avukat diğeri öğretmen bir çift, iki çocuk, güzel bir ev, mutlu bir aile sen nereden çıktın şimdi? Bir kez içine şüphe düşen Adam her ne kadar karşı koymak istese de dayanamaz ve araştırmaya başlar. Eve döndüğünde ise eşi Corrine ile yüzleşen Adam net bir cevap alamaz. Üstelik bu tartışmanın ardından Corrine zaman isteyen bir mesajın ardından ortadan kaybolur.
Price’ları bir tarafa bırakalım. Çocuk vardı hani ormanda koşan? İşte o çocuğu dedektifler Johanna Griffin (Siobhan Finneran) ve yardımcısı DC Wesley Ross (Kadiff Kirwan) bulur. Buraya kadar birbirinden alakasız iki olay var. Daha fazlasını da anlatıp seyir zevkinizi kaçıracak değilim. Ancak son eklemem gereken bir şey var. Bu yabancı kadının ziyaret ettiği tek kişi Adam değil.
Özellikle açılış sahnesinin ardından fantastik bir şeyler döndüğü hissi oluşturan dizi, Corrine‘in ortadan kaybolmasıyla aklıma ilk olarak Gone Girl‘i getirdi. Sen neydin be Amy? Ama işler o yönde de ilerlemedi ve birbirinden alakasız olarak görünen karakter ve olaylar çok iyi bir şekilde birbirine bağlandı. Sezon sonunda tüm olayların çözüme kavuştuğu başı sonu belli bir dizi The Stranger. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.
Yazının başlarında bir soru sormuştum. Sizden saklananları öğrenseniz ne yapardınız? Belki de bazı sırların, sır olarak kalması daha iyidir. Ne dersiniz?
Yorumlarda The Stranger hakkındaki görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Görsel: Netflix
Genelde Kore dizileri izleyen biri olarak zaman zaman Netflix’teki gerilim dizilerini de izliyorum. Bu haftada da fark etmeden yazarın iki dizisini izlemişim. Biri The Stranger’dı. Benzerlerini izlemiş olsak da bence de seyir zevki yüksek bir diziydi. Ben de başlangıçta fantastik, doğa üstü şeylerle karşılaşacağımızı düşünmüştüm ama öyle olmadı, nihayetinde dediğiniz gibi tüm olayların bir sonuca bağlandığı genel olarak iyi bir senaryo izlediğimizi düşünüyorum. İzlemediyseniz aynı yazarın “Geçmişle Dans” isimli bir dizisi daha var, senaryosunu bir tık daha dağınık bulmama rağmen keyifli bir diziydi.
Kaleminize sağlık,
Yorumunuz için teşekkür ederim. Merak edenler Geçmişle Dans (Stay Close) incelemesine göz atabilirler. Şimdi sırada yine Harlan Coben eserinden uyarlanan Asla Vazgeçme (Hold Tight) var.