Gizemli bir kozmik olay sebebiyle Güneş’in doğduğu yerde olanlar bir bir hayatını kaybetmektedir. Hayatta kalmanın tek yolu ise gecede kalabilmek. Peki bu ne kadar mümkün? Uçağınız varsa mümkün gibi görünüyor.
Sıradan bir havaalanı koşuşturması ile başlıyor Into the Night. Bir tarafta uçağa yetişmeye çalışanlar, çoktan uçak içerisinde yerini almaya başlayanlar ve yolculuk için uçağı hazırlayan uçuş ekibi. Her şey son derece normal. İşte koşuşturma içerisinde görevli olduğunu söyleyerek kontrolden geçmeye çalışan bir adam çıkıyor karşımıza. Aldığı olumsuz cevabın ardından batıya giden ilk uçuşa bilet alıyor kendisi. Sonrasında ise bir silah kaparak kalkmak üzere olan Moskova uçağına dalıyor.
Bunları zaten biliyoruz. Hatta sebebini de biliyoruz. Adam bir şekilde bu durumu öğrenmiş ve kaçmak için uğraşıyor. Şimdi bir de uçağın içine bakalım. Yolcular henüz biniyordu, ekip uçuşa hazırlanıyordu falan demiştim. İşte uçak bu sebepten ötürü tam olarak dolu değil. Bir kaç yolcu, bir pilot ve bir kabin memuru. Bir şekilde Brüksel‘den Moskova‘ya gidecek uçağımız batıya gitmek üzere kaçırılıyor. Sonrasında ise hayatta kalma mücadelesi başlıyor. Güneş kovalıyor bizimkiler kaçıyor. Tabii uçakta öyle bir yolcu kadrosu var ki adeta fıkra gibi. İtalyan, Türk, Polonyalı, İngiliz, Belçikalı… Uçakta farklı diller, dinler ve milletler söz konusu. Bu gergin, herkesin can derdine düştüğü bu ortamda yolcular arasındaki gerilim de genelde bu sebebe dayanıyor.
Biraz daha yolculardan bahsederken bir yanda da dizi hakkındaki düşüncelerime spoiler içerecek şekilde devam etmek istiyorum.
Spoiler Uyarısı!
Yazının buradan sonraki kısmı spoiler içermektedir. Yeşil kutuya kadar dikkat!
Karakterleden söz edelim. Pilotumuz Mathieu (Laurent Capelluto) ile başlayalım. Kalkış için yerini alan ikinci pilot Mathieu, bir anda kendini hayati kararlar almak zorunda bulur.
Batıya gitmek için uçağı kaçıran İtalyan askeri Terenzio (Stefano Cassetti). Kendisi NATO’da görevli olduğunu söylüyor. Genelde sorunların kaynağı kendisi oluyor.
Eski helikopter pilotu Sylvie (Pauline Etienne) var. Sevgilisini yakın zamanda kaybeden Sylvie kendisini yardımcı pilot olarak buluverir. Aramızda kalsın kendisi, eğer devam sezonu gelirse, ekibin lideri olarak yer alacak gibi duruyor.
Sırada Ines (Alba Gaïa Bellugi) var. Sanırım kendisi en genç yolcu ve bir influencer.
Geldik uçaktaki Türk yolcu Ayaz‘a (Mehmet Kurtuluş). Kendisi oldukça gizemli. Tüm karakterler gibi ilerledikçe kendisi hakkındaki bilgilerimiz artıyor. Bir çok konuda kilit adam oluyor, her işe herkese yetişiyor. Kendisini Hakan: Muhafız ve Muhteşem Yüzyıl: Kösem gibi yapımlardan tanıyoruz.
Rik (Jan Bijvoet) var şimdide sırada. Kusura bakmayın bunu açık açık yazıyorum. Bunu kandırmışlar ya. Moskova‘ya internet üzerinden tanıştığı ve kendisinden sürekli uçak bileti için para isteyen sevgilisi ile görüşmeye gidiyor.
Diğer yolculardan da kısa kısa söz edelim. Hasta oğlunun tedavisi için Moskova’ya giden Zara (Regina Bikkinina), bilim adamı Horst (Vincent Londez), Faslı temizlik görevlisi Osman (Nabil Mallat), refakatçisi olduğu kişi ile uçakta bulunan Laura (Babetida Sadjo), uçaktaki tek kabin görevlisi Gabrielle (Astrid Whettnall) ve uçuş firmasında çalışan ve iş için Moskova’ya giden teknisyen Jakub (Ksawery Szlenkier). Sanırım yolculardan unuttuğumuz olmadı. Sezon boyunca kadroya katılan ve ayrılan yolcular da mevcut.
Dizi hakkındaki yorumları okudum ve bir çok kişi uçak sahnelerinin hatalı olduğundan bahsetmiş. Öyle kalkamaz, böyle inemez ve benzeri bir çok sıkıntı söz konusuymuş. Doğrusu söylemek gerekirse bu konudaki bilgim yok denecek kadar az. Sanırım o yüzden de izlerken bu konuya pek takılmadım. Yine bir çok kişi batıya doğru giderken nasıl Brüksel’den Bulgaristan’a gittikleri konusuna takılmış. Son bölümde öğreniyoruz ki ekip bir haftadır uçak ile yolculuk yapmaktaymış. Yani bir çok kez tur atmış durumdalar. Böyle açıklayarak bu gibi sorunları da görmezden gelebiliriz. Hatalar yok demiyorum, ancak yok sayabiliriz. En azından ben izlerken takılmadım.
Spoiler Uyarısı!
Spoiler son bulmuştur!
Yanlış bilmiyorsam Into the Night, Netflix‘in ilk Belçika orijinal yapımı. Undercover vardı ancak o Hollanda-Belçika ortak yapımı olduğundan sayılmamıştı. Benzer bir durum Ares için de geçerliydi.
Polonyalı yazar Jacek Dukaj‘ın romanından uyarlanan dizinin yönetmen koltuğunda ise Hakan: Muhafız ve Atiye‘de uygulayıcı yapımcı olarak yer almış olan Jason George var.
Yaklaşık 35 dakikalık 6 bölümden oluşan Into the Night ilk sezonu oldukça hızlı bir şekilde ilerliyor. Özellikle bölümler arasında yer alan zaman atlamaları uçağın ışınlanabildiğini düşündürse de çok fazla soruna sebep olmuyor. Yine spoiler kısmında da söz ettiğim mantık hataları, bana kalırsa, göz ardı edilebilecek seviyede. Bu insanlar havadaki uçağın dışına çıkıp tamir falan da etmeye çalışabilirlerdi.
Sonuç olarak ben Into the Night‘ı sevdim. Son derece rahat bir şekilde arka arkaya izlenebiliyor. Bu kozmik olay ile ilgili pek bilgi sahibi olamadık umarım yeni bir sezon gelir. İkinci sezon onaylanır gibi duruyor açıkçası, göreceğiz. İzlemenizi tavsiye edebilirim.
Into the Night hakkındaki görüşlerinizi ve yazıda eksik, hatalı gördüğünüz yerleri yorumlarda bildirirseniz sevinirim.
Gerçekten çok güzel bir inceleme olmuş. Ellerinize sağlık.